Kitaptan bahsetmeye başlamadan önce Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları dünya klasiklerini dilimize kazandırmak amacıyla kurulan ülkemizdeki en köklü yayın evlerinden biri. Yayın evi hakkında özellikle değinmek istediğim nokta, kitapları bir dizi haline getirmiş olması. Stefan Zweig kaleme aldığı Satranç isimli kitapta, yayın evi tarafından oluşturulan Modern Klasikler Dizisi içerisinde yer almakta. Eğer okuyacak güzel bir kitap arayışı içerisindeyseniz veya güzel bir kütüphane kurmak istiyorsanız Modern Klasikler Dizisini incelemenizi tavsiye ederim. Dizi içerisinde yer alan her bir kitap okumaya değer. Modern Klasikler Dizisinde yer alan kitapları bağlantıya tıklayarak görüntüleyebilirsiniz.
Kitabın içeriği
Öykünün aktörleri olarak karşımızı 3 isim çıkmakta; dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, rastlantı sonucu eline geçen bir kitapla satrancı öğrenen Dr. B. ve anlatıcı. Bu üç isimin yolları bir tesadüf sonucunda New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisinde kesişmekte.
Mirko Czentovic’in sıradan bir köy yaşantısından, dünya satranç şampiyonluğuna uzanan hayatının ve sorgulanmak üzere bir otel odasına kapatılan, uzun bir süre bu odada tek başına yaşamak zorunda kalan Dr. B.’nin yaşamış olduğu zorlukların yer aldığı öyküde, her iki aktörün de ortak noktası şans eseri satrançla tanışmış olmalarıdır. Özellikle Dr. B.’nin başından geçen olayların öykünün temel konusunu oluşturduğunu söyleyebilirim.
Ayrıca kitabın tanıtım metninde yer alan ve bahsedilmesi gereken bir diğer ayrıntıda, Satranç’ın Stefan Zweig’in ölmeden hemen önce tamamladığı bir kaç düzyazı metninden biri olmasıdır. Zira öykü normal koşullar altında yazılmamıştır ve kaleme alındıktan kısa bir süre sonrada Stefan Zweig ve eşi intihar etmiştir. Yazarın biyografisini okuyarak daha detaylı bilgi edinmeniz mümkün ancak bir kaç cümleyle konuyla ilişkin bilgi verecek olursak; Stefan Zweig’ın 2.Dünya savaşında aşırılıklara karşı vermiş olduğu konferanslar ve yazmış olduğu makaleler onu Nazilerin hedefi haline getirmiş ve bu durum kitaplarının yakılmasına ve tehdit mektupları almasına neden olmuş. Hitler rejiminin dayanılmaz baskıları ve özgür düşünceyi yok etme girişimleri Stefan Zweig ve eşini intihara sürüklemiş. Satranç’ta bu dönemde kaleme alındığı için Stefan Zweig ruh halini yansıtmaktadır.
Son olarak kitaptan “Satranç ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.” dedirten türden bir alıntıya yer vereceğim.
… insan daha satrancı bir oyun diye adlandırmakla, kendini hakaret etmek anlamını taşıyan bir küçümsemenin vebali altına sokmuş olmuyor muydu? Aslında satranç da bir bilimdi, bir sanattı, Hazreti Muhammet’in gökyüzü ile yeryüzü arasındaki boşlukta bulunan tabutu gibi, bu kategoriler arasında boşlukta dolanmaktaydı, karşıtlıklardan oluşma bütün çiftlerin bir defaya özgü birleşmesiydi; sonsuz eski, ama buna rağmen sonrasız yeniydi, kuruluşu bağlamında mekanikti, ama yalnızca imgelem gücü aracılığıyla etkinlik kazanabiliyordu, geometrik açıdan kaskatı bir uzamla sınırlıydı ve bu arada kombinasyonları bağlamında sınırsızdı, kendini sürekli geliştiriyordu, ama durağandı, hiçbir yere götürmeyen bir düşünme eylemiydi, hiçbir şey hesaplamayan bir matematikti, eserleri bulunmayan bir sanattı, özden yoksun bir mimariydi, fakat öte yandan, kanıtlanmış olduğu üzere, varlığı ve oluşu açısından bütün kitaplardan ve eserlerden daha kalıcıydı, bütün halklara ve zamanlara ait bulunan, can sıkıntısını öldürmek, duyulan bilemek, ruhu gergin tutmak için dünyaya hangi tanrının getirdiği kimsece bilinmeyen tek oyundu.
Kısaydı, fakat yine de çok güzel. Birkaç sene önce alıp okuduğumda bunu özet sanmıştım, gerçekten çok kısa 🙂